Niçin Mantar Konusu?

 

 

Yaşamımızın ileri bir döneminde İsveç'te ikamet etmeye başladık. İsveç toplumu kuşkusuz pek çok yönüyle bizim alışageldiğim\iz yaşam alışkanlıklarından farklılıklar gösteriyordu.Bunlardan birisi de insanların kırlarda, göl kenarlarında ve daha da ilginci ormanlarda vakit geçirme alışkanlıkları idi.

 

Bu, kamp kurma, gezi yapma, koşma şeklinde olduğu gibi bär* yada mantar toplama şeklinde de olabiliyordu. Belki doğaya olan yakınlığımızdan belki de koşulların yönlendirmesi ile biz de mantar toplamayı kendimize hobi olarak yeğledik.
İlk başlarda -mantar toplamayı daha önce öğrenmiş- bir arkadaşımızla beraber çıkıyorduk mantar toplamaya. Ancak O'nun bilgileri sadece pratiğe dayanıyordu ve bu nedenle ormanda karşımıza çıkan pek çok mantar bizim için bir soru işareti oluşturuyordu. Bazıları için bu yenmez denebildiği gibi, pek çoğu için de bilmiyorum cevabını alıyorduk. Tıpkı bizim kırsal  bölgelerdeki insanlarımız gibi, sadece yenebilen mantarlarla ilişkimizdi söz konusu olan. Ki onlar da yenebilen mantarların çok küçük bir kesimini oluşturuyorlardı.
Kurslar ve mantar gezileri
Oysa bu bizim araştırmacı bakış açımızla uyuşan bir durum değildi. Mantarların yapıları, özellikleri, yenen ve yenmeyen mantarlar, toplama, pişirme, saklama koşulları hakkında bilgi veren pek çok mantar kursunun olduğunu öğrenmekte gecikmedik. Ve derhal bu kurslara devam etmeye başladık.
Kursların özelliklerinden birisi de burada "exkursion" denilen mantar toplama gezileri idi. Yani bilgili ve yetkili öğretmenlerin eşliğinde gruplar halinde araziye gidiliyor ve kağıt üzerinde yada kulaktan alınan bilgileri pratiğe dökme olanağı elde ediliyordu.
Aslında bu pratik yapma işi mantar toplamanın bizce en can alıcı noktasını oluşturmakta idi. Gezi sırasında öğretmenler rastladıkları çeşitli mantarlar hakkında gerekli açıklamaları yapıyorlar, verilen dinlenme ve kahve içme molalarında ise bizlerin kendi başımıza topladığımız değişik mantar türleri üzerinde gerekli bilgilendirmelerde bulunuyorlardı. Bu gezilerin kendileri bile bizim için zaten başlı başına bir moral ve fizik jimnastiği olmakta idi.


Gezi bitiminde yine bir yerde mola veriliyor, öğretmenler herkesin sepetini tek tek kontrol ediyor, topladığımız mantarları teker teker inceliyor ve yenmeyen yada zehirli mantarlar var ise ayıklıyorlardı. Onların sorumluluğu altında idik ve bizim yapacağımız yanlışlar onları -en azından manevi- sorumluluktan kurtarmıyordu.
Mantar toplamaya gittiğimiz yerler daha çok şehrin dış bölgeleri oluyordu. Oralara kendi vasıtamızla gidebildiğimiz gibi belli noktalarda toplanarak ortak vasıtalarla yada genel ulaştırma araçları ile gidilebiliniyordu. Hemen her yere ulaşan genel ulaşım araçları vardı ve bu durum kuşkusuz İsveç'in sosyal devlet yapısının bir sonucu idi. Bizim için bu olgu oldukça şaşırtıcı ve o kadar da öğretici oldu.
Bizi bu gezilere çeken bir diğer önemli etken de mantar toplamanın yanında yeni mantar bölgeleri öğrenme arzumuz oluyordu. Böylelikle şehrin kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına pek çok mantar alanı öğrenmiş olduk.
Gerçi oturduğumuz bölgenin kendisi bile oldukça zengin mantar bölgeleri ile çevrelenmişti. Bu bölgelerin bir kısmı 'korunmuş doğal alanlar' olmakla birlikte bir kısmı da özel şahıslara ait alanlardı. İsveçte yazılı olmayan ancak bizdeki anayasadan(!) bile daha çok uyulan bir hak var. İsveçliler bunu allemansrätt** (genel yararlanma hakkı) olarak tanımlıyorlar.
Kurslar kursları izliyor, bilgilerimiz de artıyor ve giderek daha da billurlaşıyordu. Mayıs ayından Kasım ayının sonuna kadar mantar toplama bizim başlıca eğlencemiz ve giderek uğraşımız olmaya başladı. Mantarları öğrenmenin ardından arazileri ve mantar bölgelerini tanımaya giriştik.


Daha sonra mantar pişirme usul ve tekniklerini incelemeye başladık. O kadar çok mantar topluyorduk ki topladığımız mantarları anında tüketmemiz, hatta sadece kendi başımıza tüketmemiz olanaksızdı. Doğaldır ki bu da bizim gerektiğinden fazla mantar topladığımızın da göstergesi idi.
Ama bu sorunu da çözmeyi becerebildik. Önce mantarın uzun süreli koruma yöntemlerini öğrendik. Dondurma, kurutma yada konserve yapma gibi. Diğer yandan topladığımız mantarları taze olarak, bu konuda olanakları yada deneyimleri olmayan, arkadaşlara dağıtmaya başladık. Kurutulmuş yada konserve olanları ise Türkiye'ye getirip yakınlarımızla ve arkadaşlarla paylaşıyorduk. Tabii kendilerine mantar hakkında gerekli -bazan gereksiz- bilgileri de vermeyi ihmal etmeden. Bu da bizim için arkadaşlarımızla iyi bir iletişim kurma olanağı doğuruyordu.
Hatta bu arada çok yakın bir arkadışımıza, ta Londra'ya, posta ile kurutulmuş mantar bile gönderdik! Böylece O arkadaşımızın Londra gümrüğü ile kısa bir boğuşma yaşamasına neden olduk.
Bir mantar sitesi yapmaya ne dersin?

Ama bu süreçte yeni bir durumla karşı karşıya idik. Özellikle Türkiye'deki arkadaşların çoğu için mantar kelimesinin kendisi bile olumsuzluk ifade ediyordu. Elbette bu durum sadece şehirde yaşamış olanlar için söz konusu idi. Pek çoğu, belki bizi kırmamak için, direk tepki göstermiyorsa da, oldukça tedirgin davranıyordu. Ne var ki bizim oldukça ileri olan teorik ve pratik bilgimiz onlardaki bu çekingenliği en alt düzeylere indirmeye yetiyordu.

Giderek onlardaki bu şaşkınlık ve merak yerini bize kitap yazmayı önermeye bıraktı. Aslında biz de buna paralel ayni gelişmeyi yaşıyorduk. Niçin bütün bunları bir yazıya dökmeyelim?
Ne var ki kitap yazma bizim uğraş alanımızın ve elbette ve yeteneğimizin dışında idi. Fakat başka bir olanak söz konusu idi. Her ikimiz de bilgisayar ile içli dışlıydık. Bu arada e-mail ile haberleşme yöntemini de oldukça ilerletmiştik. Neden bir web-sitesi le bunu hayata geçirmiyorduk ki?

İşte bu site, bu soruya verdiğimiz bir pozitif cevap olarak ortaya çıktı.  Sitemizin oluşturulduğu tarih 2001 yılının son aylarıydı.

Mantar: zehir mi - gıda mı?


<===Solda öldürücü zehirli Köygöçüren mantarı

Sağda nefis bir yemeklik mantar: Çörek mantari ===>

Burada bu konuyla ilgili olarak bir başka noktaya değinmek istiyoruz. En genelinde olduğu gibi insanlar gıdalarını doğrudan doğadan elde ediyorlar. Ve günümüze gelinceye kadar, hatta büyük ölçüde günümüzde de bu işi doğrudan kendileri yapıyorlar.

Kuşkusuz mantar da doğanın bir nimeti olarak insan gıdasını oluşturuyor.Tüm diğer yenen nesneler gibi mantarın da yenilip yenilmeyeceği, hangilerinin zararlı, tehlikeli yada yenilmez, hangilerinin yararlı ve yenilir olduğu tarihsel olarak çok uzun bir süre içinde öğrenildi. Elbette ki mantar diğer gıdalara oranla biraz daha dikkat ve özen isteyen bir gıda idi. Ama bir GIDA idi.

Aslında eski devirlerde Romalılar bu işi kolay(!) bir şekilde çözümlemişlerdi. Henüz tanımadıkları mantarları kölelere yediriyor, eğer ölmez iseler kendileri yemeye başlıyorlardı. Kuşkusuz bu yöntemi bugünün insanı kullanamıyor. Her ne kadar bu tür insani(!) denemeler için bu gün başka alanlarda insanlar kobay olarak kullanılabiliyorsa da medeniyet, bunu mantar alanında yapamayacak kadar ilerlemiş bulunuyor.
Bu başka alanlara örnek olarak:
- Yeni öldürücü silahları denemek için bazı kötü kişiler bahanesiyle belirli ülkelere insani(!) savaşlar açmak
- İlaç sanayiinde yeni ve çok karlı ilaçlar bulabilmek için insanları kobay olarak kullanmak
- Yeni geliştirilen işkence aletlerini deneyebilmek için terörist(!) avlamak vb. gösterilebilir.

Mantarı öğrenmenin yolları:
Günümüzde ise mantarı ve mantar toplamayı öğrenmenin iki ana yöntemi bulunuyor:
  1. Bugüne kadar geçerli olan yöntem: Doğrudan doğa ile başbaşa ve uzun yıların birikmiş deneyleri sonucu olarak pratikten öğrenme. Bu yöntem her yerde olduğu gibi ülkemizde de kırsal bölgelerde gayet iyi bir şekilde süregitmektedir. Bizim bilebildigimiz kadar Finliler ve Ruslar bu konuda en deneyimli halklardandırlar.
     
  2. Bizim de öğrendiğimiz gibi kitabi bilgilere dayalı olarak bir öğrenim süreci sonucu. Bu yöntem halk arasında geçmişe dayalı bir mantar kültürü olmayan yerlerde kullanılmaktadır.
    İsveç böyle bir ülke idi. Geçmişte boy gösteren büyük kıtlık dönemlerinde din adamları ve öğretmenler halkı mantar toplayıp yemeye çağırmışlar, böylece doğanın bir nimeti olarak mantardan yararlanmayı öğretmeye çalışmışlardı.

    Kuşkusuz bunun yaşama geçirilmesi için mantarın da tanıtılması ve zararlarından korunulmasının da öğretilmesi gerekmiştir.
    Ama bütün bu çaba ve uğraşların kırsal kesim insanlarında başarılı olduğu söylenemez. Bu gün bu konu İsveç halkının gelişen genel kültür düzeyine bağlı olarak halk arasında yaygınlaşmış bulunmaktadır.
 
Mantar konusunda yayınlar:
Yaptığımız araştırmalar sonucu gördük ki Türkiye'de insanlara bu şekilde mantarları tanımayı öğreten, mantarlar hakkında genel olarak bilgi veren, onlardan yararlanmanın yol ve yöntemini, elbetteki korunmanın da yol ve yöntemini öğreten bir yayın yoktu.
Not: Bugün web sayfalarında mantarlara ilişkin oldukça geniş yayınlar yapılıyor ve mantar konulu bir de kitap çıkmış bulunuyor. Ama sitemiz kapsam ve oluşturuluş tekniği bakımından henüz daha aşılmış değil.
Yayınlar genellikle ya mesleki alanlarda, örneğin ormancılıkla ilgili olarak yada yine mesleki alanda fakat mantarın zararlarına ve zehirlenmelere karşı geliştirilmiş çalışmalardı. Halbuki bizim burada yaşadığımız bambaşka bir ortamdı ve bu ortamda mantar bir gıda, toplanması ve pişirilmesi de bir kültür birikimi olarak ele alınıyordu. Ayrıca mantar toplamak bir nevi doğa sporu ve hobi olarak halkın bilincinde yer etmişti.
Mantarın zararlarına karşı korunma da işte bu temelde, her konuda olduğu gibi bir etkinliğin olmazsa olmaz bir süreci olarak görülüyordu. Nasıl ki insanlar otomobil kullanmayı öğrenirlerken trafik kurallarını da öğrenmeleri(!) gerekiyorsa. Mantar toplamaya çıkacaklar da mantar toplamanın deyim yerinde ise kurallarını öğrenmeleri gerekecekti.
Korunmanın yolları:

İşte toplumlar arası fark da burada benzer bir şekilde ortaya çıkıyordu. Bizde insanlar trafik kurallarını öğrenmeden trafiğe çıkarlar. Elbette ki mantar toplamanın kurallarını öğrenmeden mantar toplayacaklardır. Mantar zehirlenmelerinin nedeni -özellikle şehirlerde- bu olguda yatıyordu.

O zaman yapılacak şey insanlara mantar toplamanın kurallarını anlatmak, öğretmek, benimsetmek ve uyulmasını sağlamaya çalışmaktı. Nasıl ki trafik kazaları oluyor diye insanlara otomobil kullanmamalarını öğütlemiyor isek zehirlenme olayları nedeniyle de insanların mantar toplamasını engellemeye çalışmak da abesle iştigal (saçmalamak!) olur. Ayrıca mantar zehirlenmeleri trafik kazalarına göre hemen hemen hiç denecek kadar azdır.

Oysa bizde tam da bu yapılmakta insanlara sadece, her konuda olduğu gibi gereksiz korku salınmaya çalışılmaktadır. Bir Türk doktoru bir keresinde aynen şunları söyleyebilmektedir:
"İnsanların ormandan mantar toplayıp yemeleri engellenemediği sürece mantar zehirlenmelerinin önüne geçilemez!"

Yani bu düşünce fırsatını bulup meclise gelebilse mantar toplamayı yasaklayan kanunlar çıkarabilecektir. Sonuç olarak mantar toplayıp yiyen kırsal kesim insanları bu okumuş cühela takımı eliyle bundan menedilmek istenecektir. Sen seyreyle o zaman kopacak gürültüyü ve ayaklanacak(!) halkı bastırma girişimlerini.

Görülüyor ki ülkemizin sosyal olaylarını ve bunlara yönelik sosyal(!) politikaların temelsizliğini bir mantar konusunda bile açık seçik görebilme olanağı bulunuyor.

 
Özet olarak diyoruz ki:
Mantar da doğanın bir ürünüdür, bir gıdadır, mantar toplamak aynı zamanda dinlendirici, öğretici bir spor ve uğraştır. Ama elbetteki mantar, yenilmesi zararlı ve tehlikeli de olabilen ve bu nedenle de özellikle çok dikkatli olunması gereken bir gıdadır. Ancak geçmişte atalarımızın yaptığı gibi, okulları kapatıp maarifi yönetmek akl-ı evvelliğini bir kenara bırakıp, konuya bilgi çağının gözlüğü ile bakma zamanı gelmiştir..

İşte bizim bu sitede mantarları ele alışımızdaki başlıca ve esas fark burada ortaya çıkmaktadır.

Yani "Mantardan zehirlenmeyi önlemenin yolu, mantar yememek değil, zehirli mantar yememektir."
 
Son olarak bir kez daha vurgulayalım:

Ülkemizde hemen hemen toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi, mantar konusunda da bir yanda yaşamın doğal gerçekliği içinde sıradan insanların yaşam süreçleri, diğer yanda ise bu gerçeklikten kopuk ama üstten bakan davranışları ile okumuşların bilgiç tavırları söz konusu.

Mantarlar ormanlarda ve çayırlarda var ve kırsal kesim insanları bunları topluyor ve yiyor. Okumuşlarımız(!) ise sadece mantarın korkusunu biliyor ve bunu ellerinden geldiğince o insanlara da aşılamaya çalışıyor. Kuşkusuz bunu, onları adam edip mantardan ölmelerini engellemek için yapıyor.
Biz de biliyoruz, halkımız pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da derinlemesine bilgiden yoksundur. Ama o güçlü yaşama içgüdüsü ile kendini koruyabilmektedir. Sadece bildiği mantarları toplar ve yer, gerisini ise tekmeler ve geçer. Yüzyılların birikimi ile yapmaktadır bunu.
Şimdi biz burada bir adım atmak istiyoruz. Mantarı sağlık düşmanı bir nesne olarak değil, belli bir ölçüde tehlikeleri de olan, bir doğa olgusu olarak ele almak, özellikle kentli insanlarımızın mantarla tanışmasını, onların mantar toplamayı bir hobi olarak benimsemesini sağlamak istiyoruz.
Günümüz insanında hobi hemen hemen yok derecesine gelmiş, eğlence ise sadece para harcayabilme zevki haline indirgenmiştir. Bu olgu elbetteki ülkemizde bizim yarattığımız bir şey değidir, içinde yer aldığımız parasal sosyoloji dünyasının en doğal bir sonucudur. İşte biz buna karşı çıkıyoruz ve bu karşı çıkışı da mantar konusu çerçevesinde, elimizden geldiğince, ortaya koymaya çalışıyoruz.
Dünyamızın global olarak yokediliş sürecine karşı verilen global mücadelede, karınca kararınca bir katkımız olsun, yani çorbada bizim de biraz tuzumuz bulunsun istedik.

Nursel, Fevzi ŞOLT

 

Açıklamalar
* bärºKüçük taneli meyvalar (böğürtlen vb). Daha geniş bilgi için "Genel Yararlanma Hakkı" bölümünü okuyunuz.
** allemansrättº Bu hak sadece bir kelime olarak Doğayı koruma yasasının ilk paragrafında şu şekilde yer alıyor: 'Doğa korunması ve bakılıp gözetilmesi gereken bir ulusal öz kaynaktır. Genel yararlanma hakkına göre herkesin girip dolaşmasına açıktır.'
Sözlükteki tanımlanması ise şöyledir: "Kişinin kendisine ait olmayan araziden geçici amaçlar için -Gezme, geceleme, mantar ve bär toplama gibi- yararlanma."
 Aslında bu hak İsveç'te kökü çok eskilere dayanan bir örfün bugünlere uzanmış biçimidir. Daha geniş bilgi için "Genel Yararlanma Hakkı" bölümünü okuyunuz.

 

 

Dikkatinize:
  • Sitemiz içeriğinin telif hakkı yoktur. Her türlü kullanımı serbesttir.

  • İlgi duyduğunuz konulara erişmek için, yandaki İNDEKS'ten bölüm ve konu başlığını tıklayınız.

  • Sitemize yada sitede ele alınan herhangibir konuya ilişkin görüşleriniz için:

Sayfa Başına Dön