Genel Yararlanma Hakkı

BÄR ( "ber" okunuyor ) NEDİR?
İsveç'lilerin bär diye bir tanımlaması var. İngilizcesi: Berry. Değişik sözlüklerdeki açıklanması şöyle:
  1. Çilek vb. küçük meyve.
  2. Botanikte, çok tohumlu sulu cidarlı meyve. Günlük dilde ise vişne, yabani çilek vb. yi de kapsar.
  3. Dağ mersini, domates gibi sulu cidarlı meyve. Günlük dilde ise sadece bu türden küçük meyveler ile kiraz veya yabani çilek gibi diğer küçük meyveler.
  4. Üzüm, dağ mersini ve portakal gibi etli ve sulu cidarlı çok tohumlu meyve.
Bütün bu açıklamaların ışığında anlaşılıyor ki BÄR, botanikteki genel anlamının yanında günlük konuşmada kır, çalılık ve ormanlarda doğal olarak yetişen dağ mersini, yaban mersini, kuşburnu, ahududu, böğürtlen, yabani çilek vb. gibi sulu cidarlı, daha da özel küçük ve çok tanecikli, çekirdeksiz meyvelerin genel adı olmaktadır.
Ber ve mantar toplamayı konu alan bir kitaptan aldığımız bir bölümü aşağıda yayınlıyoruz. BÄR kelimesini biz de BER olarak çevireceğiz.

Ber ve mantarların Sahibi Kimdir?

"Doğa korunup kollanacak bir ulusal değerdir." allemänsrätt º Genel yararlanma hakkı" na göre herkesin yararlanmasına açıktır."

İsveç'te Doğayı Koruma Yasası'nın birinci paragrafında böyle yazmaktadır. O halde "genel yararlanma hakkı ºGYH " nedir? Onun bize verdiği haklar nelerdir?

Herşeyden önce İsveç'teki genel yararlanma hakkını tarihsel bağlamda ele almak gerekiyor. GYH bilinen anlamında bir yasa değildir. Ceza yasası veya başka bir yasada yazılı değildir; aksine eski törelerde yer almaktadır. Bu töre eski tarım toplumunda ortaya çıkmıştır. O zamanlar ormanlar alabildiğine büyük ve ziyaretciler ise azdı. Çok açıktır ki arazi sahibi başkalarının geçmesine ve gerekli durumlarda mülkünde konaklamalarına, ilgili kişi bitki ve hayvanlara zarar vermediği sürece, izin verecekti.

Ve GYH ülkemizde bu şekilde yaşayarak günümüze kadar geldi. Arazilerin çok fazla kullanılmasına ve giderek artan serbest zamanlarımızla birlikte arazi ve ormanlara ziyaretin artmasına rağmen GYH nin ruhunu koruduk.
Çok doğal olan bazı kısıtlamalar şimdilerde yasalarda yer almaktadır. Örneğin orada açık olarak şöyle yazılıdır: Kişi, izinsiz olarak, arsa yada yeni ekilmiş araziden yada bu geçişten zarar görebilecek herhangibir araziden geçer ise cezaya çarptırılabilir.

Buna karşılık orman ve otlaklarda özgürlük çok geniştir. Böyle yerlerden yaya olarak geçmek hakkına her zaman sahipsinizdir. Hatta bisiklet ve kayakla geçmek hakkı bile vardır. Ne zaman ki otomobil, motosiklet yada bir başka motorlu araç ile böylesi arazilere girmeye kalkışırsanız bu hakkınız derhal gücünü yitirir.

GYH, başkasının arazisinden geçme hakkından başka orada bir ölçüde eğleşme hakkını da vermektedir. Bunun anlamı orada bir gecelik konaklama hakkına sahipsiniz demektir. Eğer kalınan yer uzak bir çevre ise daha da çok kalabilmek hakkınız da vardır.
Mantar ve ber sorununa daha yakınlaşırsak ceza yasasının bir başka paragrafında şunların yazılı olduğunu görürüz: Kim ki yetişmiş bir ağacı yada böyle bir ağacın eşkinini, dalını, kabuğunu, yapragını, lifini, palamutunu, kuru kabuklu meyvesini veya reçinesini izinsiz olarak alırsa cezaya çarptırılabilir.
Burada önemli olan bu paragrafta nelerin yazılı olduğu değildir, aksine nelerin yazılı olmadığıdır. Orada ber ve mantar ibareleri geçmemektedir.

Her ne kadar yüz yıldır tartışması sürüyor olsa da bu nokta genel olarak şu şekilde yorumlandı. Berler sahipsizdir yani bu demektir ki toplanmadan önce onlar kimsenin malı değildirler.

Bu ise pratikte, arazi sahibi, arazisinden başka bir şekilde yararlandığını açık bir şekilde belirtip yasaklamadığı sürece kişi olarak senin, orada ber, mantar ve çiçek (yasal koruma altında olanlar hariç) toplayabilme özgürlüğüne sahip olduğun anlamına gelmektedir.

Ortada geleneksel bir hak bulunmaktadır ve sorun onun pratikte yaşama geçirilebilmesinde düğümlenmektedir. Ve pratik göstermiştir ki ber ve mantarı toplayanlar aynı zamanda onlara sahip olma hakkını kazanmaktadırlar.
Diğer pek çok ilişkide olduğu gibi kuşkusuz bu konuda da, çıkarları farklı olan insanların uyuşması, sonuçta karşılıklı saygı ve anlayış temelinde oluşacaktır.

GYH' na en büyük tehdit, bu hakkın, doğaya olduğu kadar arazi sahiplerine ve bu haktan yararlanacak olan diğer kişilere karşı sorumlulukla bağlı olduğunu analmayanlardan gelmektedir.

GYH, bizim, insanların sağduyusuna ve onlarda var olan dayanışma olgusuna her zaman güvenebileceğimizin güzel bir örneğini oluşturmaktadır.

Konu Başına Dön